Bodrum Bayan Masör Hizmeti – Masör Ece
Bodrum Bayan Masör Hizmeti – Masör Ece
Bodrum Bayan Masör  günün birinde Meyrignac’ı evim diye benimseyemeyeceÄŸimi düşünüp aÄŸlamıştım, iÅŸte o gün gelmiÅŸti. Ev, yengeme ve kuzenlerime kalmıştı. Bu yaz, bir konuk gibi gelecektim onlara ve sonra da bir daha ayak basmayacaktım, kuÅŸkusuz. Yine de en küçük bir piÅŸmanlık geçmiyordu içimden.
ÇocukluÄŸum ve ilk genç kızlık yıllarım ve yıldız dolu gecede pencereden sarkıp dinlediÄŸim, ahırın kapısına vuran ineklerin ayak sesleri… Hepsi, hepsi ötelerde, çok çok ötelerde kalmıştı. Åžimdi bir baÅŸka ÅŸeye hazırdım. Tepeden tırnaÄŸa bekliyordum ve bu bekleme duygusunun kapıp götürmelerinde, tüm piÅŸmanlıkların silinip yittiÄŸini görüyordum. Paris’e döndüm. Yas giysileri içindeydim. Siyah krep jorjet peçeli bir ÅŸapka vardı başımda. Oysa tüm kestane aÄŸaçlan çiçek açmıştı. Asfalt sıcaktan yumuÅŸamıştı. Ve elbisemin üzerinden, güneÅŸin okÅŸayan gücünü duyuyordum.
Bodrum Bayan Masör deÅŸ Invalides bir panayır yeriydi. KardeÅŸim ve Gege ile panayırı dolaÅŸtım. Parmaklarımızı yapış yapış eden nugalar yiyerek yürüyorduk. Sanat öğrenimi meydana getiren bir dostlarına rastladılar. Kız bizi aldı, plaklarını dinlemek ve porto ÅŸarabı içmek için stüdyosuna götürdü. Ne eÄŸlendik o gün! Her gün, yeni bir ÅŸeyler getiriyordu bana: Salon deÅŸ Tuileries’deki yaÄŸlıboya kokusu, Europeen’de Mallet’le birlikte dinlediÄŸim Damia, Zaza ve Lisa ile icra ettiÄŸimız yürüyüşler, yazın masmavi göğü ve güneÅŸ. Güncemin sayfalarını doldurmaya devam ediyordum hâlâ.
Bodrum Bayan Masör
Bodrum Bayan Masör bitip tükenmeden, yenikazanılmış mutluluÄŸumu dile getiriyordu. Ulusal Kitaplık’ta Clairaut’ya rastladım. Acımı paylaÅŸmış olduÄŸunı söyledi ve gözleri ışıl ışıl yanarak, gönül iÅŸlerimin ne alemde olduÄŸunu sordu. Dilimin belasını çekiyordum. Her ÅŸeyi söylemekle yanlış yapmıştım; suç benimdi; yine de onun bu araÅŸtırıp soran tavrı, meraklı ilgisi canımı sıktı. NiÅŸanlısıyla arasındaki aykırı noktalan iÅŸlediÄŸi kısa bir roman taslağını okuttu bana. Kültürlü, parlak zeka geBodrum Yakasın birinin iyi mi olup da bu ÅŸekilde-, sine renksiz, yavan cümlelerle böylesine tatsız hikâyeleri yazarak zaman öldürebildiÄŸini düşündüm.
Yazma kabiliyeti olmadığını yüzüne açıkça söylemekten çekinmedim. Aldırmaz göründü. Annemlerin pek beÄŸenmiÅŸ olduÄŸu Pradelle’in yakın arkadaşı olduÄŸundan, bir akÅŸam bize yemeÄŸe geldi ve babamın üzerinde son derecede iyi etki yaptı. KardeÅŸimin çekiciliÄŸi ile çok ilgilenmiÅŸ göründü ve ona, bellediÄŸi yolda yürüyen, ÅŸaÅŸmaz bir dataç olmadığını kanıtlamak için öyle nükteler, öyle ÅŸakalar yaptı ki, bunların soÄŸukluÄŸuna Poupette de ben de ÅŸaşırdık kaldık. Meyrignac’tan döndüğümün haftasında, Sorbonne’un koridorlarından birinde Herbaud ile karşılaÅŸtım. Açık bej bir elbise giymiÅŸ, pencerenin içinde Sartre’le birlikte oturuyordu. Elini uzattı, uzun uzun, içtenlikle sıktı; bir taraftan da merakla siyah elbisemi süzüyordu. Sınıfta Lisa’nın yanına oturdum.
Onlar da, bizim birkaç sıra arkamızda her zamanki yerlerine geçtiler. Ertesi gün, Herbaud Ulusal Kitaplık’a geldi ve yokluÄŸumdan meraka düştüğünü söyledi. “Köye gittin sanmıştım. Sonra dün baktım ki, yas giysileri giymiÅŸsin.” Beni planladığıne sevinmiÅŸtim. Luxembourg Parkı’nda, Sartre’la ikisini gördüğüm günden de söz ederek, bu sevincimi pekiÅŸtirdi. O gün, beni Sartre’la tanıştıracakmış; fakat, “Clairaut’nun felsefeciça düşünceye dalmasına saygım olmadığı biçimde, sen düşünürken rahatsız etmek istemedim” diye ekledi. Bana Sartre’dan bir armaÄŸan getirmiÅŸti. Sartre’ın bana imzaladığı ve “Leibniz’in monatlarla yıkanışı”nı gösteren bir resimdi bu.
Son yorumlar